HERKES Mİ YÖNETMEN? PROF. DR. ÖZDEMİR NUTKU

IMG_2680.JPG

 Oyunculuk sanatında nasıl bazı nitelikler aranıyorsa, rejisör olacak kişinin de kendine özgü birikimi ve nitelikleri olmalıdır. Bunlar oyunculuktan biraz daha farklı niteliklerdir. Yaşam, güzel olabilir, ama hiçbir biçimi yoktur. Sanatın amacı bu yaşama biçim vermektir. Sanat bunu yaparken yaşamın göründüğünden daha gerçek olduğunu kanıtlıyabilmek için belli bir estetik çizgide her yola başvurur. Sürekli bir devrim olan tiyatroda, rejisörün konumu, görevleri önemlidir ve bir haylidir. Büyük rejisör Max Reinhardt'ın dediği gibi, onun temel görevi, "gerçeğin görüntüsünü değiştirmek değil, gerçeği gizleyen örtüleri kaldırmaktır."

 

O, bir yandan kendini geliştirirken, öte yandan yazara, oyuncuya ve seyirciye önderlik eder. Bunun için de gerçek yönetmen kişiliğinde rejisör-eğitmen, rejisör-sanatçı ve rejisör idareci niteliklerini kaynaştırmıştır. O, bir yandan yaratırken, aynı anda bir bilim adamı gibi bulgulara yönelirken sahne tasarımında son sözü söyliyebilen bir estet durumundadır.

 

Rejisörün bir ozan, bir yazar, bir ressam kadar yaratıcı olması gerektiğini düşünüyorum. O, bir yazar gibi metni değerlendiririp yorumlarken, bir ozan gibi oyunun atmosferini kurar, bir mimar ve ressam gibi sahnedeki plastik bütünlüğü sağlıyarak görevini tamamlar. Tiyatro, büyüsü yani evrenselliği ile yaşar, güncelliği yani tarihselliği ile etkileşimi sağlar. Gerçek rejisör, yazarın yaratısını aktarmakla kalmaz, ona doğru bir biçimde kendi yaratısını da katar.

 

Yönetmenin güç kaynakları dünya görüşü, kişisel yaratıcılık  ve bilimsel tavır 'dır. Rejisörün, edebiyat, müzik, plastik sanatlar konularında yeterli bilgisi olmalı; ruhbilim, toplumbilim, tarih, felsefe, dil, folklor ve benzeri disiplinlerle ve dekor, giysi, ışıklama, ses tekniği, oyunculuk ve benzeri teknik bilgilerle donanımlı olması şarttır. Kısacası, rejisör, tam donanımlı, yol gösterici bir kültür adamıdır. Bunun için de, çok okuyan gerçek bir entelektüel tavrı içinde organik bütünlüğü edinmiş olmalıdır. Onun güç kaynaklarını vareden yapısı da kendine özgüdür: genişlemesine bir görüş açısı ile antenleri açık olan rejisör, çevresindeki ve dünya yüzündeki olayları yakından izleyen bilinçli ve bunları özümleyebilen bir sanatçıdır; bunun için de geniş ve kesin bir kiltür birikimi 'ni, dolayısıyle üstün bir beğeni  (zevk) düzeyini  içerir. O, oyuncular, tasarımcılar ve sahne teknisyenleriyle olan ilişkilerinde başarı sağlıyabilmek için sanatçı karakterinden anlayan bir pedagog ve aynı zamanda onları yönetebilecek disiplini olan bir otorite  olmalıdır.

 

Tiyatronun gelişmesi açısından, bizde rejisörün nekadar önemli olduğu, çok az sayıda kişi dışında, bugün de kavrandığı düşüncesinde değilim. Rejisör üzerine söylenecek daha bir araba gerçek var. Ben şimdillik bukadarla yetiniyorum. Peter Brook, yönetmenler için şöyle der: "Öldürücülük her zaman tekrarla birlikte gelir; öldürücü tiyatronun rejisörü eskimiş formülleri, eski yöntemleri, aşınmış esprileri, yıpranmış etkileri, köhnemiş sahne başlangıçlarını ve bitişlerini kullanır". Öyleyse, sahneye oyun koymanın temel ilkelerini bilmek de yeterli değildir. Hiçbir şey varolmadan yenilenemez, yenilenmedikçe de varlığını sürdüremez. Bir şeyin yenilenebilmesi, geliştirilebilmesi ve yeni bulgularla değiştirilebilmesi için herşeyden önce varolması gerekir. Varolduktan sonra da sürekli olarak kendini yenilemesi ve değiştirmesi zorunludur.

 

Özdemir Nutku